Medine Ziyaret Yerleri

Uhud Dağı Okçular Tepesi

https://azimturizm.com.tr/wp-content/uploads/2015/12/uhud-dagi-okcular.jpg

Hz. Enes (r.a.) buyurdu ki:

“Rasülüllah (s.a.v.) yanında Ebu Bekir, Ömer ve Osman Radıyallahü anhüm ecmain oldukları halde Uhud’a çıktılar. Uhud Dağı sevincinden sallandı. Rasülüllah ayağı ile Uhud’a vurarak şöyle seslendi:

“Sabit ol ey Uhud! Çünkü senin üzerinde bir nebi, bir sıddık, iki de şehit var.”

Uhud Dağı Medine-i Münevvere’nin kurulduğu düzlüğü kuzeyden kuşatır. 8 km. uzunluğunda ve 110 m. yüksekliğindedir. Mescid-i Nebevi’ye uzaklığı 5 km.dir.

Tek başına bulunduğu, bölgedeki herhangi bir dağ silsilesine bağlı olmadığı için bu adı almıştır. Uhud Dağı, bugün doğuda Medine Havaalanı yoluyla, batıda Tarîkuluyûn ile kuşatılmış ve gelişen şehre dâhil olmuştur.

Mekke müşrikleriyle yapılan mücadelenin önemli safhalarından olan Uhud Savaşı burada gerçekleşmiş ve adını buradan almıştır.

Uhud dağı: 110 metre yüksekliktedir. Mina bölgesinde, dağın güney eteklerinde: İslam tarihinin en önemli savaşlarından biri yapılmıştır. Savaş: hicret’in üçüncü yılında, Şevval ayında: 700 müslüman ve 3000 müşrik arasında yapılmıştır. Ancak: Peygamberimizin sözlerine uymayan, savaşın kazanıldığını sanan ve ganimet toplamak için yerlerini terk eden okçular nedeniyle, büyük kayıplar verilmiştir.

Uhud savaşında Müslümanların yaşadıkları bozgun sonrasında, Peygamberimizin bulunduğu bir mağara: 10 dakikalık bir tırmanıştan sonra görülebilmektedir. Uhud savaşından sonra, Peygamberimiz ve bir kısım sahabe, bu mağaraya sığınırlar.

Bölgeyi ziyaret edenler: şehitliği, okçular tepesini, savaşın yapıldığı diğer alanları ve Hz.Hamza ve 70 sahabenin kabirlerini görebilirler. Aslında: Uhud savaşından 14 yıl sonra, Uhud tarafından, Medine şehrini sel bastı ve Uhuddaki şehitlerin üzeri açıldı. O dönemde yaşayanlar baktılar: sanki savaş yeni olmuş gibi, şehitler yeni gömülmüş gibi kan akıyor. Bunun üzerine: 70 kişiyi, Cennet-ül Bakiye nakil etmek istediler. Nakil sırasında, 4 kişi kaldığında: tam onları alacakları sırada, Uhud dağı, sanki deprem olurcasına sallanır ve dile gelir “Siz benden hepsini aldınız, ama bu dördü bende kalsın” dedi ve “Hz.Hamza, Hz.Musab bin Umeyr, Hz.Abdullah bin cahş ve Hz.Şemmase bin Osman’ın cenazeleri buradaki şehitlikte kaldı.

Uhud savaşının geçtiği bu bölgede “Okçular tepesi” ne çıkarak, çevreyi seyredebilirsiniz. Ancak, söylenenlere göre, bu okçular tepesi, üzerine çıkıla çıkıla iyice aşınmış ve günümüzde normal halinin çok daha altındadır. Daha sonra, Okçular tepesinden aşağıya inerek, Uhud savaşının olduğu yerleri gezebilirsiniz. Osmanlı döneminde: buradaki, Uhud savaşı şehitlerinin kabirlerinin üzerinde bur türbe bulunurken, günümüzde, bunun olmadığını ve alanın tamamen düz olduğunu göreceksiniz. Çevresi duvarlarla çevrilmiş bu alanı görmek isterseniz, demir parmaklıklı pencereden bakabilirsiniz. Dört tarafı duvarlarla çevrili kabirlerin kapısı kilitli bulunduruluyor.

Mescidi Nebevi

https://azimturizm.com.tr/wp-content/uploads/2015/12/2-4.jpg

Mescidi Nebi, peygamberimizin hicret sonrasında Eshab-ı Kiram’ıyla Medine’de inşa ettiği mesciddir. Mescidi Nebevi, Mescidi Resul, Mescidi Şerif ve Mescidi Saadet adlarıyla da anılmaktadır. Müslümanlar Mescidi Haram, Mescidi Aksa ve Mescidi Nebi’ye ziyaret için giderler. Mekke’de ki Mescidi Haram’dan sonra kutsal sayılan bir mekandır. Hz. Peygamberimizin de kabri buradadır. Mescidi Nebi kelime anlamı itibarıyla peygamberi mescididir. Mekke’den Medine’ye yapılan göç sırasında peygamber efendimizin devesinin çöktüğü yere inşa edilmiştir. Burada kılınan namazların sevabı Mescidi Haram dışında, diğer mescitlerden kat kat üstündür. Hz. Ömer ve Hz. Ebu Bekir’de bu mescide gömülmüştür. Günümüzdeki hali, mermer avlusuyla birlikte 400.000 m2 olan mescid, Hac sırasında Müslümanların ziyaret edip, namaz kıldığı yerler arasında bulunuyor.İlk inşa edildiğinde taş duvarlardan, hurma kütükleri ve dallarından yapılan oldukça sade üç kapılı bir yapıdır. Peygamberimizin buranın inşasında bizzat çalıştığı bilinmektedir. Bitişiğinde yapılan ev, peygamberimiz için yapılmıştır. Günümüzde peygamberimizin kabri bu bölümde yer almaktadır.Yapıldığında minberi ve mihrabı olamayan bir yapıydı. O dönemde yapılan konuşmalar ağaç kütüğü üzerinde yapılırdı.

Küba Mescidi

https://azimturizm.com.tr/wp-content/uploads/2015/12/kuba-mescidi.png

Kuyuları ve hurma bahçeleriyle meşhur verimli bir vaha üzerinde kurulmuş olan ve adını buradaki bir kuyudan alan Kubâ, Mekke yolu üzerinde bulunan bir köydü. Rasülüllah Efendimiz Mekke’den Medine’ye hicretleri esnasında Medine’ye yaya bir saatlik mesafede bulunan Kubâ’ya ulaştı. 14 gün müsafir Küba köyünde misafir kaldı kaldı. Bu misafirliğin amacı hicret başlangıcında kendi yatağına yatırdığı Hz Ali nin kendisine teslim edilen emanetleri sahiplerine verdikten sonra Resulullah Sav e yetişmesini istediği için Hz ali ve beraberindekileri beklemesidir.  Bu süre içerisinde Evs’in bir kolu olan Amr b. Avf oğullarından Gülsûm b. El-Hedm’in evinde misafir kaldı; genişliğinden dolayı daha uygun gördüğü Sa’d b. Hayseme el-Ensari’nin evinde de ashabıyla sohbet etti. İnşaatında bizzat kendilerinin de çalıştığı İslam’da ilk mescidi yaptırdı.

Burada namaz kıldı. Sa’d b. Hayseme’nin evinde Rasülüllah’ın (s.a.v.) namaz kılarak ashabıyla sohbet ettiği yer 1985’te gerçekleşen son imara kadar korunmuş, bu genişletmede Kubâ Mescidi’ne dâhil edilmiştir. Kubâ Mescidi, Mescid-i Haram, Mescid-i Nebi ve Mescid-i Aksâ’dan sonra en faziletli mesciddir. Kubâ Mescidi’nde namaz kılmayı umreyle eşdeğer gören Peygamber Efendimiz,

Medine’de bulunduğu zamanlar Cumartesi, bazen da Pazartesi günleri ve Ramazan’ın 17. günü Mescid-i Kubâ’ya giderek namaz kılar, burada verilen Kur’an-ı Kerim derslerini denetler, kendisine sorulan soruları cevaplandırırdı.

Kıbleteyn Mescidi

https://azimturizm.com.tr/wp-content/uploads/2015/12/kibleteyn-mescidi.jpg

Medine-i Münevvere’nin kuzeybatısındaki Vebere haresinde ve Mescid-i Nebevi’nin 5 km. uzağında yer almaktadır. İlk adı, içinde bulunduğu kabile bölgesinden dolayı Benî Seleme Mescidi iken Rasülü Ekrem’in burada öğle namazını kıldırdığı sırada kıblenin Kudüs’deki Mescid-i Aksâ’dan Kabe’ye çevrilmesi üzerine “iki kıbleli mescid” manasına gelen “Mescid-i Kıbleteyn” adını almıştır.

İslamiyetin ilk yıllarında kıble, Kudüs’deki Mescid-i Aksâ idi. Peygamber Efendimiz ve ona iman edenler Mekke döneminde olduğu gibi hicretten sonra da an altı veya on yedi ay Kudüs’deki Mescid-i Aksâ istikametine dönerek namazlarını eda ediyorlardı.Mescid-i Nebevî ile Mescid-i Kubâ’nın mihrapları buraya yönelik olarak yapılmıştı. Fakat Rasülüllah (s.a.v.) Efendimiz Kudüs’e yönelerek namaz kılmakla beraber, içinde hep Kabe-i Muazzama’ya yönelmek arzusu vardı. Bu hususta dua ediyor ve vahyin gelmesini arzu ediyordu.

Medine’de Yahudiler de yaşıyordu… Onların da kıblesi Kudüs… Bundan Yahudiler kendilerine pay çıkarttılar.

“Ne acaib iştir! Dini bizden ayrı, fakat kıblesi bizim gibi!” sözler sarfediyorlardı. Bu sözler Resulullah efendimize kadar geldi. Bu söylentilerden, kalb-i şerifleri incindi. Bir gün Cebrail aleyhisselam geldiğinde, ona buyurdular ki: “Ey Cebrail! Allahü teâlânın,

yüzümü, Yahudilerin kıblesinden Kabe’ye çevirmesini arzu ediyorum.”

Cebrail aleyhisselam da; “Ben, ancak bir kulum. Bunu, Allahü teâlâdan niyaz et!” diye cevap verdi.

Hendek Yedi Mescidler

https://azimturizm.com.tr/wp-content/uploads/2015/12/hendek-yedi-mescidler-1.jpg

Yedi Mescitler irili ufaklı altı mescitten oluşmaktadır. Fakat halk arasında yedi mescitler olarak bilinmektedir. Hendek savaşının geçekleştiği yerde bulunmaktadır.

Hendek gazvesi hicretin 5. senesinde olmuştur. Düşmanın saldıracağı haber alınınca Rasûlullah (sav) Efendimiz’in Ashab’ı ile istişaresi sonucunda Selman-ı Farisi’nin tavsiyesi üzerine düşmanın geleceği tarafa hendek kazılmasına karar verildi.

Kazı esnasında büyük bir kaya çıkmış ve kırmaktan aciz kalınmıştı. Rasûlullah (sav) durumu haber alınca oraya indi, taş kazmasını aldı kayaya vurdu, kayanın üçte birini kopardı. Oradan çıkan bir kıvılcım bütün Medine’yi aydınlattı. Rasûlullah (sav) tekbir aldı sonra oradaki Müslümanlarda tekbir aldılar, sonra ikinci ve üçüncü kayalarıda parçaladı.

Selman-ı Fârisi (ra) gördüğü şimşekleri Rasûlullah (sav)’e sordu. Rasûlullah (sav): “Birinci şimşek Hire’yi ve Kisra (İran şahının köşklerini). İkinci şimşek, Şam ve İstanbul’un kırmızı köşklerini, üçüncü şimşek, Yemen’den San’a köşklerini gösterdi. Cebrail haber verdi ki, Ümmetim onları alacak,” diye buyurdu. Bunun üzerine mü’minler sevindiler. Münafıklar ise daha Medine’den çıkamı-yorsunuz tutmuş size İran şahının köşklerini gördüğünü ve onların feth olacağını söylüyor. Buna şaşmıyormusunuz, dediler.

29 gün kadar süren düşman muhasarası bilindiği gibi hezimetle neticelenmiş, İslam ordusu büyük bir zafer kazanmıştır.

Rasûlullah (sav)’in muhasara esnasında çadır kurduğu yerde, Mescid-i Fetih ile Yedi Mescid bulunmaktadır. Rasûlullah (sav) Hendek harbi sırasında Mescid-i Feth’in bulunduğu yerde iki gün boyunca dua etmiş ve duası kabul oluncaya kadar devam etmiştir. Cabir (ra): “Burada ihlâsla yapılan her dua mutlaka kabul edilir. Nitekim ben ne için dua ettiysem kabul olunmuştur,” diyor.

Burada peygamberimizin çadırının yerine yapılmış olan Mescid-i Fetih, Hz Ali Mescidi, Selman-ı Farisi Mescidi, Hz Osman mescidi ve Hz Ebu Bekir Mescidi; bu iki mescid yıkılmış ve yerine büyük bir cami yapılmıştır. Hz. Ömer Mescidi ve Hz Fatıma Mescidi bulunmaktadır. Diğer mescidler de yıkılmaya terk edilmiş, hatta Hz. Fatıma Mescidinin kapısı örülerek kapatılmış ve tavanıda çökmüştür.

Cennetül Baki Kabristanı

https://azimturizm.com.tr/wp-content/uploads/2015/12/cennetul-baki3.jpg

İlk defa Rasülüllah (s.a.v.) tarafından mezarlık haline getirilen bu alan daha önce“Garğad” adı verilen bir tür çalılıkla kaplı idi. Türkler arasında daha çok “Cennetü’-bakî” adıyla meşhurdur. Bu mezarlığa muhacirlerden ilk defnedilen Peygamberimiz’in sütkardeşi Osman İbn-i Ma’zun” , ensardan ise Es’ad b. Zürâre’dir.

Hz. Peygamber (s.a.s) gözyaşlarıyla yıkadı

Bakî’nin ilk misafiri Osman bin Maz’un’u, Hz. Peygamber (s.a.s) bizzat kendi elleri ile defneder. Yıkanma ve kefenlenme hazırlıkları yapılırken Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir ara kendisine yanaşır ve alnından öper ve hüznünü gözyaşları ile ifade eder. Devamında ise şu sözleri söyler: “Ey Ebû SâibAllah sana rahmet etsin. Dünyadan çekip gittin. Ama ne sen ona iltifat ettin, ne de o sana.”

Osman bin Maz’un (r.a) kabre indirilip defnedildikten sonra Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), “O bizim ne iyi selefimizdir…” diyerek kabrinin başına bir taş diker. Bakî kabristanının kuçak açtığı ilk Müslüman Osman bin Maz’un’dan sonra, Müslümanlardan biri dünyadan göçtüğünde, Ashab-ı Güzin Efendimize (s.a.s), “Nereye defnedelim?” diye sorarlar, O (s.a.s) da, “Selefimiz Osman bin Maz’un’un yanına” buyururlarmış.

3. halife Hz. Osman Bakî kabristanlığında medfundur.

Peygamberimizin amcası Hz. Abbas, halası Safiye ve bazı torunları da buradadır.

Efendimiz’in oğlu İbrahim, kızları Rukiye ve Zeyneb, Hz. Fâtıma ile oğlu Hasan da

buraya defnedildiler. Kerbelâ’da şehid edildikten sonra Şam’a götürülen Hz. Hüseyin’in başı,

Muaviye tarafından Medine’ye gönderilince annesinin yanına defnedildi.

Bakî’a defnedilenler arasında Rasül-ü Ekrem’in “benim ikinci annem” dediği Hz.Ali’nin annesi Fâtıma binti Esed ile mübarek zevceleri-mü’minlerin annelerinden Hz. Âişe, Hz. Hafsa, Hz. Ümmü Seleme, Hz. Zeyneb binti Huzeyme, Hz. Zeyneb binti Cahş, Safiye, Reyhâne ve Mâriye bulunmaktadır.

Cennetü’l-Baki’a Ehl-i beytin ileri gelenlerinin yanında başta Abdurrahman b. Avf,Sa’d b. Ebû Vakkas, Abdullah b. Mes’ûd, Suheyb er-Rûmî ve Ebû Hureyre olmak üzere on bin civarında sahabe, tabiinden bir çok zevat, günümüze kadar bir çok evliya medfundur.

Rasülüllah Efendimiz zaman zaman Cennetü’l-Bak’i’a giderek orada medfun bulunanlara dua ederdi.

Kabristanlıkta Hz. Osman, Allah’ın Rasülünün amcaları Abbâs, Hz. Âişe, Hz. Hasan gibi sahabilerin kabirleri üzerine inşa ettirilen türbelerle diğer mezar yapıları daha sonradan ortadan kaldırılmış, mezarlar sadece baş ve ayak uçlarına konulan küçük taşlarla belirlenmiştir.

Genişlemelerle birlikte günümüzde 180.000 m2’ye ulaşan Cennetü’l-Baki’ yine Medine mezarlığı olarak kullanılmaktadır.

Gamame Mescidi

https://azimturizm.com.tr/wp-content/uploads/2015/12/gamame.png

Rasül-ü Ekrem bayram namazlarını Mescid-i Nebevî’de değil, buraya güneybatı yönünde 500 m. mesafedeki açık alanda kıldırırdı. Bazen yağmur duası için de kullanılan ve Medine’ye gelen kafilelerin konakladığı Menâha adlı bu yerin bir bölümü musallâ haline getirilmişti.Ömer b. Abdülaziz Medine valiliği esnasında burayı imar etmiş ve bundan sonra “Mescid-i Musallâ” adıyla anılmıştı.Rasülüllah (s.a.v.) bayram namazı ve yağmur duası için buraya çıktığı zaman kendisini bir bulutun gölgelemesi sebebiyle sonraki dönemlerde bulut mescidi anlamına gelen Ğamâme Mescidi adıyla meşhur oldu.

Sultan I. Abdülmecid tarafından yeniden inşa edilen 32,5 x 23,5 m. ölçüsündeki Mescidi Ğamâme güney tarafında büyük bir kubbe, kuzey tarafında ise bu büyük kubbeyle uyumlu beş küçük kubbe ile örtülüdür.

Sultan II. Abdülhamid döneminde ve 1990’da kapsamlı bir tamirattan geçirilen mescid, Osmanlı mimari tarzını hâlâ korumaktadır.

Ebu Bekir Mescidi

https://azimturizm.com.tr/wp-content/uploads/2015/12/ebu-bekir-mescidi-1.jpg

Medine musallâsında yer alan mescidlerden biridir.  Mescid-i Musallâ’sının kuzeybatısındaki Amîdiyye sokağının başındadır. Hz. Ebu Bekir (r.a.) halifeliği sırasında burada bayram namazı kıldırdığı için bu adı almıştır. Bu yerde Peygamber Efendimiz de bayram namazı kıldırmıştır.

İlk defa Ömer b. Abdülaziz tarafından inşa edilen mescid, 1838’de Sultan II. Mahmud tarafından yenilenmiştir. 1990’da tamirattan geçirilen ve 292 m2’lik bir alanı kaplayan mescid halen Osmanlı mimari tarzını korumaktadır.

Ali Bin Talib Mescidi

https://azimturizm.com.tr/wp-content/uploads/2015/12/mescidi-ali.jpg

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bayram namazlarını kıldırdığı yerlerden biridir.

Efendimiz, Gamame Mescidinin bulunduğu yerde bayram namazlarını kıldırmadan önce, bayram namazlarını burada kıldırmıştır. Mescid-i Nebevi den 290 m uzaklıktadır. 1662’de Medine’yi ziyaret eden Ebu Salim el-Ayyaşi, Hz. Peygamberimizin muhtelif yerlerde bayram namazı kıldırdığını bunlardan üç tanesinin meşhur olduğunu kaydeder.

Bunlardan birisi de Mescid-i Ebu Bekir’in hemen kuzeyinde, Hz. Osman evinde isyancılar tarafından kuşatıldığında Hz. Ali’nin Medine musallasında bayram namazını kıldırdığı yerdir. ilk defa Ömer b. Abdülaziz tarafından inşa edilen Mescid-i Ali, 1990 da 882 m2 lik bir alan üzerine eski tarzına benzer bir şekilde yeniden inşa edilmiştir.

Tek minareli  yedi kubbelidir Mescid-i Ali. Peygamber efendimiz kızı Hz. Fatma’yı ve torunların Hasan, Hüseyin’i görmek İçin bu mescide gelip giderdi.

Hz. Ali Mescidi, Mescid-i Nebevi’ye 290- 300 metre uzaklıkta bulunan mescit, diğer mescitler gibi kapalı ve bakımsız durumdadır. İran’lı hacıların yoğun olarak ilgi gösterdiği mescit, Suud askerleri tarafından korunmakta ve kimse yanına yaklaştırılmamaktadır.

Medine Tren İstasyonu

https://azimturizm.com.tr/wp-content/uploads/2015/12/medine-tren-istasyon-binasi.jpg

O yapının adı Medine Tren İstasyonu ise evet yapılar ve maddeler hüzünlü olabilir. Ecdadın yoktan var ederek imkansızlıklarla ve düşmanla hainlerle mücadele ederek inşaa ettiği tren istasyonu Medine-i Münevvere’de hac ve umre için buraya yolculuk edenlerin mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yapı.Medine Tren istasyonu şu an müze olarak kullanılmakta olup içerisinde sergilenen tarih kokan nesneler yine osmanlı ecdad yadigarı. Askerimizin karavana tencereleri, Mescidi Nebi ve diğer camilerin osmanlı tarafından minalerini süsleyen alemler, Mescidi Nebevide suların akması için osmanlı tarafından yapılmış yağmur olukları gibi.Sultan 2. Abdulhamit döneminde yaptırılan Medine tren istasyonu da verilen bu önemin göstergelerinden biridir.

Peygamber efendimiz (sallahlahu aleyhi vesellem)’in kabrine yürüme mesafesinde bulunan bu istasyon, peygamberimizi rahatsız etmemek için Medine’nin girişine inşa ettirilmiştir.

Cuma Mescidi

https://azimturizm.com.tr/wp-content/uploads/2015/12/mescid-cuma.jpg

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Hicret sırasında Kubâ’ya ulaşarak burada Mekke’den gelecek olan Hz. Ali (r.a.) ve diğer muhacirleri beklemek üzere 14 gün kaldı.

24 Eylül 622 Cuma günü Medine’ye hareket etti. Yaklaşık 500 metre sonra Ranuna vadisinde Beni Sâlim kabilesinin içinden geçerken kabile halkı Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem)i bırakmadılar. İkramda bulundular.

Rânûnâ’ya vardıklarında öğle vakti olmuştu. Cumanın farziyyeti ile alakalı ayet-i kerime nazil olunca buradaki namazgâhta ilk Cuma hutbesini okudu ve ilk cuma namazını kıldırdı.

Daha sonra bu ilk Cuma namazının hatırasını yaşatmak için “Mescid-i Cuma” adıyla meşhur olan bir mescid yaptırıldı.

Bu mescide “Âtike” veya Beni Sâlim kabilesi içerisinde olduğu için “Beni Sâlim” mescidi de denir. Ayrıca mescidi “vadi” de denir. Çünkü bu mescid “Ranuna vadisi”nin içerisindedir.

Bu mescid 1990’lı yıllarda yeniden yapıldı. Türk mimarisini andıran yapısıyla arzı endam eden bu mescid, Kubâ mescidinin 350 m. kuzeyine düşmektedir. Mimarı Mahmut Kirazoğlu’dur.

Zulhuleyfe Mikat Mescidi

https://azimturizm.com.tr/wp-content/uploads/2015/12/zulhuleyfe.jpg

Zülhuleyfe, Medine yönünden Mekke’ye gideceklerin ihram yeri (mîkât) olarak Peygamber Efendimiz tarafından belirlenmiştir. Bugün Hz. Ali’ye nisbetle “Âbâr-ı Ali” (Ebyâr-ı Ali) adıyla anılan Zülhuleyfe’deki bu mescidin Mescidi Nebevî’ye uzaklığı yaklaşık 11 km.dir. Medine’nin güneybatı sınırı buraya kadar ulaşmıştır. Rasülullah Efendimiz daha önce iki umre yolculuğunda yaptığı gibi, Vedâ Haccı sırasında da Zülhuleyfe’de geceleyerek semûre adlı bir ağacın altında namaz kılmıştır. Bundan dolayı buraya Mescid-i Şecere adı da verilir. Peygamberimizden sonra Medine’den Mekke’ye gidenler burada ihrama girmişlerdir. Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanından itibaren inşa edildiği bilinen mescide onun namaz kıldığı yer, yakın zamana kadar belirgin hale getirilerek muhafaza edilmişti. Sonraki dönemlerde çeşitli tamiratlar geçiren Mescid-i Zülhuleyfe, Kral Fahd zamanında yeniden inşa edildi ve çevresi umre ve hac ihramına girmek için buraya geleceklerin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde modern bir tarzda düzenlendi.